Rusya: İlkbahar grevi mi?

打印
21 haziran 2007

(aylık Lutte de Classe dergisinin 106 numaralı yaz sayısından Türkçe'ye çevrilmiştir)

2004 yılında Putin'in Rusya Federasyonu başkanlığına yeniden seçilmesinden bu yana, cılız da olsa, kitlelerde toplumsal hareketlilik, protesto eylemleri, son dönemde ise, grevler ve sendikal alanda bazı kıpırdanmalar görülüyor.

2005 yılı başında emeklilerin öfkesi, yollara yarım milyonun inmesine yol açtı. 122 numaralı federal bir yasa ile Sovyet döneminden kalma sosyal hakların bir çoğunun iptal edilmesine karşı 600 şehirde aniden insanların tepki göstermesi şimdiki Rusya'da daha önce görülmemişti. Ve bu da yetkilileri hayrete düşürdü.

Toplu taşımacılığın ve ilaçların ücretsiz olmasına son verilecek ama bunun karşılığında ek ödenek verilecekti. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra enflasyonun ücretleri, emeklilik maaşlarını ve bankadaki tasarruflarını nasıl birkaç ay içinde erittiğini ve özellikle yaşlılar olmak üzere milyonlarca insanı sefalete sürüklediğini gördüğümüzde böyle bir vaade kim inanabilir ki?

Emekliler, yurtlarda yaşayanlar ve işçiler

Haklarını savunduğunu iddia ettikleri yoksulların kendisine karşı harekete geçmesinden korkan iktidar yasayı ve öğrenciler aleyhine alınan kararı iptal etti. Öğrenciler, tepki göstermemişti ama Putin, yaşlıların sokağa dökülüp polis çemberine rağmen ufak tefek olsa da cılız emeklilik maaşlarına ek olarak sahip oldukları sosyal haklarını nasıl savunduğunu görünce, öğrencilerin de sokağa dökülmesini beklememeyi tercih etti.

Hükümet, geri adım attığı için hareket de durdu. Ama bu hareketin bazı çevrelerdeki havanın değişmesine katkıda bulunmuş olabileceği görülüyor. En azından bazı kentlerde veya "iki başkentin" bazı semtlerinde toplu taşıma ücretlerine yapılan zamlara, konut masraflarının arttırılmasına karşı kalabalık veya küçük gurupların eylemler düzenlediği görülüyor.

Aynı zamanda 2005 yılında, konut kullanım masraflarının artık sosyal hizmet kurumları tarafından değil kiracılar tarafından ödenmesini kararlaştırılan ve sosyal konut hakkı elde etmeyi çok zorlaştıran yasaya karşı tepkiler oldu. Aynı şekilde emlak spekülasyonu amacıyla kaldıkları yurtlardan ihraç edilen emekçi ve öğrenciler tepki gösterdiler. 1990'lı yıllarda konutlar özelleştirilmeye başlandı. Ve böylece kiralar feci bir şekilde arttı.

Böyle bir ortamda genç işçi ailelerin tek konut olanağı, şartları iyi olmayan ve sağlıksız oldukları için yetkililerin boşaltmak istedikleri yurtlardan başkası değil.

Ancak en temel yenilik, işçi sınıfının bir bölümünü sınıf olarak kendini göstererek daha çok taarruz içerikli hareketlerin ortaya çıkmasıdır.

Tabii ki bizler bunları ancak uzaktan ve basının aktardıklarıyla sınırlı bir şekilde değerlendirebiliyoruz. Rus basının toplumsal mücadelelere fazla ilgi göstermediği ve ülkenin tüm bölgelerindeki olayları yansıtmadığını da göz önünde bulundurmak gerek. Geçen Mart ayında, alt başlığında "Kapitalistler için bir araç" yazan uluslararası finans çevrelerinin aylık dergisi Forbes'in Rus baskısı, bazı grevlerin ve bazı işyerlerinde oluşturulan sendikaların listesini vererek, baş sayfasında "İşçiler sermayeye karşı" diye yazdı. Bildiğimiz kadarıyla bu bilgiler sadece belirli işyerleriyle sınırlıdır, büyük çoğunluğu oluşturan çoğu bölgelerde ise, şimdiye kadar hiçbir şey olmadığı yansıtılıyor.

"Resmi" sendika...

Ücret zamları ile ilgili grevler dışında toplu iş sözleşmelerinde daha çok hak elde etmek, veya toplu iş sözleşmesi yapma hakkı, idarecileri Rus iş yasalarının emekçilere tanıdığı hakların uygulanmasını kabul ettirmek için yapılan grevler de var. Bu istekler arasında, "resmi" sendika FNPR dışında başka sendika da oluşturabilme hakkı da var.

FNPR, Brejnev ve Gorbaçov'un SSCB döneminde işyerlerinde işçi sınıfını denetim altında tutmak için siyasi iktidara ve işyeri idarecilerine bağımlı kurumlardan kalmadır. Her ne kadar FNPR Rusya Bağımsız Sendikalar Federasyonu ismini taşısa ve eski SSCB dönemindeki VCSPS "sendikalarına" atıfta bulunmasa da yine eskisi gibi resmi makamların ve işyeri idarecilerinin işbirlikçisidir. Ve mali kaynaklarını işyerine bağlı sosyal faaliyetler yoluyla elde ediyor. İşyerine bağlı tatil merkezlerinden, kreş, sosyal konut, bir yerde tatil yapabilmek için karne ve benzeri hizmetlerden yararlanabilmek için bu resmi sendikaya üye olmak şart.

FNPR, 31.5 milyon üyesi olduğunu iddia ediyor. Bu ise, 69 milyon çalışan emekçi ve işsizin yüzde 44.5'i demek. 2006 yılı sonunda yaptığı kongrede FNPR'den ayrılarak "resmi olmayan" sendikalara gidenler nedeniyle yeni kayıpları oldu. FNPR'nin belirttiğine göre toplam 2.5 milyon üye kaybı oldu. Bunların çoğu, 1.5 milyonu VKT'ye (Panrus Emek Konfederasyonu), yarım milyonu Sotsprof'a (sosyalist sendikalar) ve bir o kadarı da Zachtchita Truda'ya (Emek Savunması) olmak üzere bazı diğer sendikalara gitti.

SSCB dağıldığında FNPR kendini "emeğin kolektif çıkarlarının savunucusu" olarak sundu. Yani Sovyet döneminde olduğu gibi genel müdürden temizlikçi kadınlara kadar tüm çalışanların hakkını savunduğunu iddia ediyor. Özelleştirmeler başladığında ise, FNPR bütün ağırlığını kullanarak, sayıları on binleri geçen işyerlerinin "yabancı ellere geçmemesi" için emekçileri ikna etmeye çalıştı. Yani, emekçilerden mevcut idarecilerin, yerel veya ulusal seviyedeki bürokratların, işyerinin mülkiyetini ele geçirmeleri için desteklemelerini istedi.

FNPR idarecileri yasal olduğunu iddia ederek bazen radikal işçi sınıfı eylemlerini de destekledi. En çok bilinen örnek 1998'de bir kısım yöneticinin emrinde olan TSBK Vyborg (Finlandiya sınırına yakın) selüloz kombinasının özelleştirilerek bir Batılı şirkete satılmasına karşı işçiler greve gidip fabrikayı işgal ettiler. Ve polis ile patron yanlısı fedailer arasında çatışma oldu.

FNPR, Sovyet dönemi sonrası kargaşa ortamında korporatis siyasetinden dolayı şüphesiz bazı emekçilerin desteğini korusa, "alternatif" diye adlandırılan sendikalara giden emekçiler nedeniyle biraz kan kaybetse de yönetim çevrelerinin desteğini almaya devam ettiği için gücünü önemli ölçüde koruyor.

... ve "bağımsız" sendikalar

Sovyet döneminde işyeri idarecileri, VCSPS (sendika kadroları) aynı bürokrasinin yakın ve tamamlayıcı parçalarıydılar. Ortak çıkarlarla birbirine bağlı idareciler ve sendika yöneticileri, emekçiler hak iddiasında bulunmamaları şartıyla onlara babacan davranıyorlardı.

Rusya içinde gelişen iç değişmeyle birlikte FNPR'nin tabanını oluşturan sosyal ve toplumsal değişiklikler oluyor, bu da FNPR'nin gücünü azaltıyor. Bir yandan işyerlerinde, özellikle de Batılı kapitalistlerin yatırım yaptığı özel işyerlerinde idari ilişkiler eskisinden daha farklı bir şekilde gelişiyor. Aynı zamanda bu işyerlerini yöneten idarecilerin de yerine başkaları geliyor. Diğer yandan ise mücadeleci emekçiler için daha cazip olan yeni sendikalar oluştu. Bir de işyerlerine yeni genç emekçiler geldi ve bunların idare ile, "işbirlikçi" eski sendikalara karşı tavırları daha önceki kuşaktan daha farklı.

İşverenler bu şartlarda "bağımsız" diye geçinen sendikalara da bir yer vermekten çekinmiyor. Çünkü bu sendikaların ülke seviyesindeki yöneticileri de mevcut Rusya düzeni ile ne kadar uyumlu oldukları konusunda gerekli güvenceleri vermekten çekinmiyorlar.

Örneğin Sots prop yöneticisi Sergeuei Khramov 'apolitik' olduğunu belirtip Sosyal Demokrat Parti'den Rusya Emek Partisi'ne ve oradan da milliyetçi partilere -Vatan İçin, Avro Asya Birliği'ne sonra da "Vtanseverler Partisi"ne- geçti ve en sonunda Kremlin'e yakın "Çalışan İnsanı" Savunma Partisi'ne geçti! Bir de MPG madenciler sendikası yöneticisi Aleksandre Sergeiev var ki, başkan Putin'in danışmanları saflarına katılmaktan çekinmedi. Pilotların sendikasına gelince, sendika kurucuları "şok uygulamalar" döneminde Yeltsin'in sağ kolu olan Etgar Gayidar'in Demokratik Seçenek Partisi'ni katıldılar.

Tabii, bir de uzun zaman Rusya içinde ve dışında bazı aşırı sol gurupların gözdesi olan ve şimdi Emek Suvunması sendikasının eş başkanı olan Oleg Chein'in unutmamak gerek. Chein, önce 1999'da kendini "Marksist" diye milletvekili seçtirdi, ardından Rodina (Vatan) isimli partiye ve bu partinin siyasi yönetimine katıldı. Sonra da Duma'da ikinci Putin partisi olan Rusya Partisi'ne katıldı!

Kendilerine "bağımsız" diyen tüm bu sendikalar, hiç de saydam olmayan anti demokratik biçimde yönetiliyor, kimseye danışmadan tek başlarına sendikanın siyasi çizgisini belirliyorlar ve kesinlikle sendika üyelerinin denetimine tabi değildirler.

Ford, GM, Renault ve diğerleri

İşte bu ortamda son aylarda bazı grevler oldu ve bunların bazıları kısmen de olsa başarıyla sonuçlandı. Grevlerin çoğu hem Rusya'da hem de Batı'da imtiyazlı diye adlandırılan işkollarında oldu. Yoğun olarak Batılı sermayenin yatırım yaptığı Mc Donald, Heinken, Coca cola, ..., otomotiv sektöründeki bir fabrikada başlayan grev diğer markalara, veya bir sanayi bölgesinde başlayan grev, o sanayi bölgesindeki diğer işkollarına da sıçradı.

Geçen Mart ayında Ford, Vsevolojsk fabrikasında birkaç ay içerisinde üçüncü grev oldu. Grevciler kısa bir süreden sonra yüzde 14 ile 20 arasında (herkes için yaklaşık 100 dolarlık bir zam), iş süresinin etkisini azaltmak için ek molalar, 2006'da oluşturdukları ve söylediklerine göre çalışanların yüzde 70'inin üye olduğu sendikanın resmen tanınmasını kazandılar.

Bu örnekten esinlenen Saint Petersburg posta kamyon şoförleri Nisan ayı başında greve gittiler ve bir kısmı FNPR'den ayrılarak kendi sendikalarını oluşturdular. Aynı şekilde Vsevolojsk bölgesinde Nevky Porogi'de paketleme fabrikasında işçiler ücret zammı, tatil günleri mesai ücretinin iki katına çıkarılması, bir işçi müfettişinin fabrikada denetim yapmasının kabul edilmesi (bu da fabrikadaki çalışma şartları ve idarenin mevcut sınırlı hakları bile uygulama yöntemleri hakkında çok anlamlı olmalı!) ve yeni oluşturulan "alternatif" sendika için bir yer verilmesini talep ettiler.

Yine bu geçen ilkbaharda, Tokliyati kentindeki General Motors-Avtovaz ortaklığı fabrikasında bir mücadele sonucu mahkeme kararıyla Edinstvo (Birlik) "özerk" sendikasının temsilcisinin işyerine geri dönmesi sağlandı. İşyerinde örgütlenip sendika getirmek isteyen emekçilerin idarece atılması artık gittikçe yaygınlaşıyor. Bu nedenle Rusya'da son zamanlardaki mücadelelerin önemli bir kısmı buna bağlıdır ve bazıları aylar ve hatta yıllar sürebiliyor.

Bu konuyla ilgili ve ek olarak ücret zammı talepleri olan bir mücadele Moskova'daki bir sigara fabrikasında patlak verdi. FNPR grevi destekledi. Sonuçta idare isteklerin çoğunu kabul etmek zorunda kaldı. Aynı şey, Yoroslav'daki Yarpivo bira fabrikasında da yaşandı. Ural'daki büyük Perm şehrinde belediye otobüs şoförleri idarenin yeni kararlarına karşı, Zachtchita Truda sendikasının şubesini oluşturdular.

Mayıs ayında ise, sıra Moskova'daki Renault Avtovramos fabrikasına geldi. Bundan iki yıl önce idare, Global dergisinde (işyerine ait yayınlardan biri) "Rusya'da kurulan yabancı otomotiv fabrikalarından en büyüğünün her şeyden önce ücret giderlerindeki kazançtan dolayı Rusya'yı tercih ettiğini" yazıyordu.

Dergi ücret seviyesini belirtmiyordu (ücretler, 15 bin ruble, yani 440 avro civarındaydı. Rusya'da bir istisna olmak üzere, Moskova'da ortalama ücret 25 bin ruble civarındaydı). Ama Global, bu "fabrikanın tamamen insan emeği ağırlıklı" olduğuna vurgu yapıyordu.

Renault, makinelere yatırım yapmadığı için esas olarak işçilerin "alınteri" ile geçen Ekim ayında Avtovramos fabrikasında 50 bin adet Lagun üretti. Beş ay sonra ise, Renault fabrikasındaki emekçiler Ford, Nokian-Tyres ve GM-Avtovramos fabrikasında oluşturulmuş olan MPRA "bölgesel otomobil işçileri sendikası"nın şubesini oluşturdular ve idareyi bu sendikayı kabul etmeye zorladılar.

Sendika şubesi hemen yüzde 30 ücret zammı talep etti. Çünkü eğer sendika yasaya uymak isterse grev kararıyla grev uygulaması arasında hayli uzun bir süre var. Rusya'daki federasyon ve Rusya İş Yasası, yasal temellere göre greve gitmeyi çok zor kılıyor.

Çünkü bir sürü şartı yerine getirmek gerekiyor. Önce, "uyuşmazlıkları giderme" komisyonu oluşturulmalı, grevden bir hafta önce idarenin denetiminde grev oylamaları yapılmalı ve her defasında oylamada çoğunluk sağlanmalı ve de resmen tanınan bir sendikanın grev nedenlerini açıklayan bir duyurusu gerekli. Bu şartlar grevleri çekirdek aşamasında engellemek için dayatıldı. Ama grevciler çoğu zaman bu dayatmalara uymuyorlar.

Perestroika'dan (Yeniden yapılanma) bu güne

Yeltsin'i destekleyen ve Gorbaçov'a karşı yapılan kitlesel madenciler grevi, SSCB'nin son yıllarına damgasını vurmuştu. Ardından 1990'lı yıllarda ve Yeltsin'in başkan olduğu iki dönemde grevler gittikçe azaldı.

İşçi sınıfı ülkedeki tüm diğer kitleler gibi 1991'de yıkılan SSCB ve onun getirdiği etkiler altındaydı: Ekonomi paramparça edilip özelleştirildi; "şok tedavi" uygulandı; onlarca milyon insanın yaşam seviyesi çöktü; ücretler gittikçe daha geç ödendi ve enflasyon nedeniyle eridi; her tarafı siyasi ve sosyal kargaşa sardı. 1998 Ağustos borsa çöküşü ve sonuçları büyük bir uçuruma yol açtı.

İşte böyle bir ortamda grevler azaldı ve yapılanlar da daha çok sırtına duvara dayamış emekçilerin greviydi. Yani ödenmeyen ücretleri alabilmek veya işyerinin kapanmasını engellemek için yapılıyordu. Veya büyük ve ekonominin can damarı olan ve çalışma şartları nedeniyle grevci emekçilerin yerine hemen başka emekçi çalıştırılması olanağı olmayan işyerlerinde grev olabilirdi.

Bu işkolları, perestorika döneminde "alternatif" sendikalar oluşturulan yerlerdi: Yani kömür madenlerinde (buralarda NDPR vardı); tren üreten fabrikalarda; pilotlar; hava sahası denetim emekçileri; liman işçileri ve bunun gibi... Ağustos 2005'te RPD, 2 bin 300 üyeli Liman İşçileri Saint Petersburg Sendikası, greve gidip işvereni "yasa ile belirlenen şartların" altına inilmemesini dayatan bir toplusözleşme yapmaya zorladı.

Öğretmenler, enerji işkolundaki emekçiler veya hastane personeli, şehir, bölge ve hatta ülke çapında birkaç defa grev yaptılar. Örneğin, Ekim 2005'te öğretmenler yüzde 50 ücret zammı isteğiyle greve gitti. Ücretleri o kadar gerilemişti ki zaten hükümet yüzde 20'lik bir zam yapmayı kararlaştırmıştı!

Bugün ise genel durumda, basına göre petrol ve gaz fiyatlarındaki yükseliş nedeniyle (ki Rusya önemli üretici ve ihracatçı ülkelerden biridir) ekonomide çok büyük gelişmeler olduğunu ve bunun sonucu olarak işçi sınıfının konumunda çok önemli iyileşme olduğunu ima eden saçmalıklar dışında, önemli bir değişiklik yoktur (grevlerin daha sık olması dışında).

"İyileşme", ama kimin için?

Büyük şehirlerde, özellikle gökdelen ve lüks konut inşaatında bir patlama yaşanıyor. Ama bu emlakçıların ve reklamlarını yapanların da belirttiği gibi "kalbur üstü" kişileri ilgilendiriyor. Emekçiler için konut sorunu gittikçe daha da büyüyor. İnşaat işkolunda çalışanlara gelince, bunların büyük çoğunluğu Orta Asya kökenlidir, onlara adeta köle muamelesi yapılıyor. Çoğu zaman inşaatlarda yatmak zorundalar; işyerine gelir gelmez patron kimliklerine el koyuyor; polisin baskısına maruzdurlar ve bazıları da "oturma izinleri" olmadığı bahanesiyle polis tarafından haraca bağlanıyorlar; resmi asgari ücrete yakın bir ücret bile alamıyorlar. Sibirya'daki orman işçilerinin veya bazı uzak bölge sanayilerinde çalışanların, ki bunlar genellikle eski SSCB veya Çin'den gelen göçmen işçilerdir, durumu daha da fecidir.

Büyük şehirlerde Rus kimliğine sahip emekçilerin ücretlerinde sınırlı artış olmuştu: Resmi verilere göre 1999'dan bu yana ücretleri iki katına çıktı. Ama ücretler 1990'lı yıllarda o kadar gerilemişti ki, yine aynı resmi verilere göre gerçek ücretlerde, artışa rağmen 1989 yılına göre yüzde 20'lik bir gerileme var!

Üstelik bu sözü edilen yeni ücretlerin genellikle üçte ikisi ve hatta dörtte üçü ikramiyelerden oluşuyor ve garantisi yok. Bu durum, en iyi konumda olan işkolları, yani "iyileşmenin" motoru olarak ileri sürülen enerji işkolu için de geçerli!

Temmuz 2006'de Batı Sibirya'nın Sourgout şehrinde en büyük petrol merkezi olan Neftyugansk'ta çalışan emekçiler, ücretlerinin sabit bölümünün (ve aynı zamanda ücretlerinin tamamının) arttırılması için (bu temel istekleri idi) başarılı bir grev yaptılar.

2001'de Putin'in oluşturduğu yeni iş yasası, o dönemdeki işveren ile emekçiler arasındaki güç dengesini yansıtıp çalışma şartlarını belirledi. Ve günlük çalışma süresinin 12 saate çıkarılabileceği kararını içeriyordu. Yada bir işveren haftalık çalışma süresini 12 saat arttırabileceği ve hatta personel kabul ederse bunu 16 saate çıkarabileceğini yazıyor!

Sanayide önemli yatırımlar yapılmadığı için elde edilen üretkenlik artışı temel olarak sömürünün daha da arttırılmasıyla gerçekleşiyor. İş yasası sömürü konusunda belirli sınırlar çiziyor ama üretim işkollarında uzak alanlarda da dahil, işverenler çoğu zaman buna bile uymuyor.

Hizmet işkolunda çalışanlar veya kadrolar haftada 6 gün çalışmak zorunda kalabilir, haftalık veya yıllık izinleri idarecilerin keyfine kalmış, günde 10 saat veya daha fazla çalışma zorunda kalabilirler. Belirli ticaret merkezleri, hatta küçükleri bile, binaların üzerindeki büyük yazılarla belirtildiği gibi 24 saat açık. Moskova'da çok önemli bir Rus mali kuruluşu olan Citybank'ta 2006 yılı sonunda "özerk" bir sendikanın kurulması herhalde bundan dolayıdır!

Bir de geçen on yılık dönemin baş belası olan ücretlerin ödenmemesi tamamen ortadan kalkmadı.

Örneğin Yaroslavl'daki Kholodmach fabrikasında (sanayi için soğutma malzemesi üretiyor) bir süre önce iş bırakma, çalışanların genel toplantıları, idari bölümlerin işgal edilmesi, sendika oluşturulması, eyleme öncülük eden kadın emekçinin işten atılması, 2003'te olduğu gibi ücretlerin yine ödenmemesi ortamı yaşandı.

Yine aynı şekilde Moskova'nın kuzeyindeki Rybinsk'te bulunan, Polygraphmach (baskı makineleri üretiyor) ve Rybinkhleb (gıda sektörü) fabrikalarında eylemler oldu. Rybinkhleb'de sendika, çalışanlara verilen ücretlerin alınmaması çağrısında bulundu. Çünkü ücretler yapılan kesintiler nedeniyle kuşa döndü ve 32 avroya indi. Yine 2006 yılı sonunda Toula'da bazı metal işçileri ücretleri aylardan beri ödenmediği için açlık grevi yaptılar.

Daha yakın bir zamanda ise, Azak denizine yakın büyük bir işyeri olan AKDP'de (çocuk besinleri üretiyor) idare greve gidileceği haberini alınca işçilere ödemediği son beş aylık ücretlerin bir kısmını hemen ödedi ve bunu kabul etmeyen işçileri işten atacağı tehdidinde bulundu.

İş çevrelerinin tavrı

Daha önce alıntı yaptığımız Forbes dergisi dünyada emek gücüne ödenen ücretlere göre Rusya'daki ücretlerin çok düşük olması nedeniyle "Rus işverenlerinin rahatça yüzde 10-15'lik bir ücret zammı" verebileceklerini belirtiyor. Tabii eğer mecbur kalırlarsa. Bu açıdan Rusya'daki iş dünyasına bağlı temel yayınlardan biri olan Kommersant'da Nisan'da yayınlanan başka bir yazı da çok anlamlı.

Son grevlerden söz edip, bunların "bağımsız" sendikalardan kaynaklandığını ve bu nedenle güçlendiğini belirten Kommersant şunu belirtti: "Daha 2006'da uzmanlar Moskova ve Saint Petersburg fabrikalarında işgücünün pahalılaşacağını öngörüyordu. Şu saate kadar otomotiv tröstleri Rusya'da ücretlilerle olan anlaşmazlıklardan fazla şikayetçi değiller.

GM genel merkezinden "ücret ve çalışanların sosyal yardımları rekabete göğüs germemize rahatlıkla olanaklıdır" diye belirtiyorlar. Nissan ise, "durumu takip ediyoruz ve emekçilerle olumlu bir diyaloğa hazırız" diyor, (...) Toyota ve Wolkswagen yorum yapmaktan kaçındılar. (...) Rus otomotiv işverenlerine gelince, müthiş bir soğukkanlılık gösteriyorlar. SeverstalAvto "şirket idaresinin fabrikadaki sendika ile ayrılıkları yoktur" diye duyuruyor, Avtovas ise, Ünite isimli sendika bir sorun yaratmıyor, "çünkü ücretlilerin sadece yüzde birini temsil ediyor" vurgusunu yapıyor.

"Bağımsız" sendikalara hiç tahammül edilmediği, bu sendikalara öncülük edenlerin işten çıkartıldıkları (genellikle girişimde bulunanlar bir, iki emekçiden ibarettir ve onlar da atılınca sendika biter) işyeri sayısı göz önünde bulundurulunca işverenlerin, bazılarının iddia ettiği gibi, hiç de "soğukkanlı" olmadıkları görülüyor. Şimdi Rusya'daki işyerlerinin büyük çoğunluğunda ne grev ne de FNPR'den başka sendika oluşturma girişimi var. Ama durum şimdikinden biraz farklı olarak gelişmeye başlarsa işverenlerin serinkanlılıklarını sürdürebileceğini sanmıyoruz. Üstelik Putin yönetimindeki iktidar ekonomik ve siyasi durumu istikrara kavuştursun veya kavuşturmasın, bürokratlar, sonradan görmeler veya öz be öz burjuvalar işyerlerini paylaşmış olmalarına rağmen toplumsal konumlarının çok kırılgan olduğunu iyi biliyorlar.

Nasıl bir perspektif?

Tabii ki devrimciler olarak, Rusya'da işçi sınıfı içerisindeki yeniden belirli faaliyetlerin başlaması bizi sevindiriyor. Ama yine de belirtmekte yarar vardır, bu hareketliliğin ne boyutlarda ve ne kadar köklü olduğunu tespit edecek durumunda değiliz.

Bu konuda kendi kendimize sorabileceğimiz bir çok soru arasında bu hareketliliğin sadece savunma eylemleri ile mi sınırlı, yoksa emekçiler arasında yeniden bir özgüvenin var olup olmadığı soruları var. Özellikle şu soruyu sorabiliriz: Bu mücadelelere katılan emekçiler arasında Rus toplumunun geleceği, onun uğradığı dönüşümler, bu dönüşümlerin nedenleri ve gidişatı üzerine kafa yoranlar var mıdır?

Tüm bu soruların cevapları ancak siyasi olabilir. Bu cevapları tabii ki ne şimdiki Rus partilerinden, ne de "bağımsız" olanlar dahil sendika yöneticilerinden bekleyebiliriz.

Rusya'nın günümüzdeki koşullarında hem sınıf mücadelesi alışkanlıklarını yeniden kazanmak hem de sınıf mücadelesi fikirlerini işçi sınıfının mücadelesinin gerekliliğini ve yönünü anlamak, fikirleri ve bilinci işçi sınıfına taşıyacak insanların varlığı demektir. Ama bu insanlar bu işe koyulmadan önce bunları iyice elde etmelidirler. Ve bunları, son bir yüzyıl içinde Rusya ve Sovyetler Birliği'nde neler olduğunu, sınıflar ve toplumsal katmanlar arasında gerçekten neler yaşandığı, bunun sadece Rus toplumu için değil aynı zamanda uluslararası işçi hareketinin ve sonuçta insanlık için can alıcı olduğunu gerçekten anlama, yani derinliklerini anlama isteğine sahip olmalı.

Eski SSCB'de yaklaşık son 15 yıldan beri kendilerine aşırı sol diyen akımlar var. Sayıları çok azdır. Ne deneyimleri ne de öz siyasi birikimleri var. Üstelik sadece öğrenci ve bazen de öğretmenlerden oluşan ve işçi sınıfı ile bağları olmayan küçük guruplardır. Buna ek olarak ortaya çıktığından beri gerçekten işçi sınıfı ile bağ kurmayı denemediler ve hatta bazıları gerekçe olarak zaten işçi sınıfı "mücadele etmiyor" iddiasında bulundu.

Tabii şimdi artık bunu söyleyemezler. Ama bu sorunda temel bir değişiklik yapmıyor. 2007 baharının getirdiği grevlerin "buzları çözmesi" karşısında hiçbir şey anlamadan, uluslararası aşırı sol akımların, kulaklarına fısıldadıkları ve hiçbir işe yaramayan şablonları kullanmalarını görmek yeterlidir.

Akıl veren bu guruplar, "sol anti kapitalist perspektifler" üzerine fikirler ileri sürdüklerinde ve bunların "toplumsal başkaldırıya" yol açacağını söylediklerinde, Rusya'da devrimci fikirleri savunduklarını iddia eden çevrelerin şu veya bu "alternatif" sendika yönetiminin peşinden gitme öğüdü verdiklerinde gayri ciddi akıl hocaları oldukları görülüyor. Çünkü onlara göre işçi sınıfına gitmek bundan ibarettir. Sanki çözüm "halka gitmektir". Bu 19'uncu yüzyılda Rus popülistlerinin, ama onlar niçin gittiklerini bilmeseler de yapmıştı, yaptıklarının bir karikatürüdür.

Diğer yandan bazı belirtiler, çok geniş alanları kapsayan üstelik yoğun bir sanayi ağına sahip ve bu nedenle büyük ve ülkenin her tarafına yoğun bir şekilde yayılmış bir işçi sınıfına sahip olan Rusya gibi bir ülkede küçük işçi ve aydın guruplarının gündemdeki bazı sorulara daha ciddi yaklaştıkları izlenimi veriyor.

Bu sözü edilen kişi veya guruplar, gündemdeki sorulara ne ölçüde cevap vermeyi başarabilecekler? Bunun cevabını gelecek verecek. Ancak geleceğin ne olacağı da aynı zamanda onların sosyalist, komünist fikirleri, sınıf mücadelesini, sınıf bilincini -ki bunlar emekçiler için mutlaka gereklidir- yeniden elde etme isteklerine de bağlı.

Aradan bir yüzyıl geçtikten sonra şekilsel karşılaştırmalara gitmeden şunu hatırlatalım: Çok daha geniş alanlara yayılmış olan Çarlık imparatorluğunda Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi, önce dağınık bir şekilde olan ve başlangıçta küçük guruplardan oluşan ve sadece kendileriyle sınırlı olan, ama mütevazı ve ısrarlı bir çaba harcayan ve böylece sosyal demokrasinin yolunu bulan ve bunun üzerinden Bolşevizmi oluşturanlarla gerçekleşmişti.

Şu kesindir ki, Rus işçi sınıfı daha çok mücadele etmek zorunda kaldıkça, belki de bürokrasi ve yeni burjuvazinin daha çok kazanç elde etme hırsı başka seçenek hakkı tanımayacak, onlara yeniden erişebilenler için sosyalist, komünist, devrimci, bilinçli ve örgütlü sınıf fikirlerinin aktarılması sorunu da gündeme gelecek. En azından mevcut devrimci yazılar yoluyla küçük guruplar devrimci fikirlerin, Marksizmin yolunu bulabilecekler mi? Bu bir öngörü değil, bir istek, bir gerekliliğin ifadesidir. (21.06.07)